Kim Bu Judith?

Salı, Mart 15, 2016

Şizofrengi



90ların başında doğanlar olarak araya sıkışmış gibi bir halimiz var bana göre. Ne bir önceki nesil gibi yokluk gördük ne de bizden sonraki jenerasyon gibi varlığın içine doğduk. Teknolojinin t'sinin çocuklarıyız biz; Nokia 3310, walkman ve atarisi olan ama sokakta büyüyen. Şimdi her şey ne kadar kolay ve anlaşılır (?) olsa da sürekli geçmişe çeken bir şey var bizi. Eskinin kitapları, eskinin müzikleri, eskinin modası... Bizim en büyük kaybımız da edebi olanı gitgide yitiriyor oluşumuz. İkinci Yeni'den sonra şiiri kaybettik gibi geliyor. Hatta biz hiç tanışmadık bile. Çevirip çevirip Edip Cansever okuyoruz. Cağaloğlu'nun Cağaloğlu olduğu zamanlardan bihaberiz. Küllük şimdi döner kokularına boğulmuş. Kimse anlatmıyor, anlatacak olanlar göçüp gitmiş. İnsanların "bir şeyler anlatmak" için kafa kafaya verip dergi çıkardığı günleri de görmedik biz. Şimdi kapağında Sabahattin Ali olanı mı alsak? Kitapları çok satan hani? Kahvenin yanında iyi gider? Nilgün Marmara'dan iki dize, Kafka'dan iki aforizma, biraz Kürk Mantolu Madonna, mis gibi dergi! 

Bu işin hakkını verenler de var tabii, bir elin parmağını geçmez. Bu işi "bilen" olarak değil bir "okuyucu" olarak söylüyorum bunları. Bilen varsa beri gelsin, ben de anlayayım.
Daha 1998 yılında -ben abaküste boncukları soldan sağa geçiriyorken- içinden zeka fışkıran bir dergi 
çok "popüler" olmayı sevmeyip kendi kendini fesh etti. Hangisi akıllı, hangisi deli olduğu bilinmeyen bir grup insan tarafından çıkarılmış Şizofrengi. 1992 Şubat'ta ilk sayılarını, 1998 Nisan'da son sayılarını basmışlar. 27 sayılık, kapağından son sayfasına kadar edebiyat ve sanat kokan bir dergi. Sloganı "Bütünüyle kuşkudayız." Yazarları deliler ve akıllı olmayı reddedenler. Çok şükür neslimize kavuşmuş ünlü deli Ah Muhsin Ünlü de şiirleriyle dahil olmuş dergiye. Daha o zamandan şimdi olacakları sezip kendilerini 21. yüzyılın bataklığından kurtarmayı başarmışlar. Bize yazık oldu, onların hakkında hayırlısı. 

"Artık kuşkuda falan değiliz. O zaman belirsizlikler içinden çıkmak için bir çığlıktı Şizofrengi. Altı yıl önce toplumun dışındaki bir duvarın ardında gözetim altına alınan şizofreni benzeri insanlık hallerinin artık duvarın dışına taştığını, globalleştiğini, bütün alemin hızla kafayı yemekte olduğunu, bu durumda eskiden şizofreni etiketiyle yaftalanan insanların dışında kalanların bu etikete şizofrenisi olanlardan çok daha layık olduğunu görmekteyiz. Artık belirsizlikler çekildi, yirmi yıl sonra herşeyin bugünkünden çok daha kötü olacağını biliyoruz. Hala teknoloji çağından, iletişim devriminden, bilgi toplumundan bahseden salakları hayretle izliyoruz. Aşkın televizyonlarda aşk uzmanları tarafından bokunun çıkarıldığı bir garabetler ülkesinde hala kuşkuda yaşamanın ne denli boş olduğunun yeni farkına varıyoruz." (27. sayı)

Her sayılarının ikinci sayfasında bir alıntı var. Onları toplayınca bile ne kadar mükemmel bir dergi olduğu anlaşılıyor. Arada okuyorum dergiyi, devamlı olmuyor çünkü bir yerden sonra baş ağrısı yapıyor. Amme hizmeti niyetine burada da paylaşırım belki not aldığım yerleri. 

İnsan varlığı deliliğe gönderimde bulunmaksızın anlaşılamaz. İnsan, deliliği özgürlüğün sınırı olarak içinde taşımaksızın insan olamaz. -Jacques Lacan
***
Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için direnirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir. -Max Horkheimer
***
Umut yok, yalnızca sürgit mücadele var. Bu bizim umudumuz. Deliliğin dili işte bu cümleyle başlar. -David Cooper
***
Dünya üç beş bilgisizin elinde
Onlarca bütün bilgi kendilerinde
Üzülme eşek eşeği beğenir
Hayır var sana kötü demelerinde -Ömer Hayyam
***
İnsan dünyada yalnızdır - işte felaket burada! Yalnızca insan ve etrafında sessizlik - yeryüzü gibi. Birbirinizi sevin - bunu kim söyledi? Bu kimin iddiası? -Dostoyevski
***
Diyorum ben sizlere, hala kargaşa olmalı ki bir insanın içinde, rakseden bir yıldız getirebilsin dünyaya. -Nietzsche
***
Ezilenlerin geleneği gösteriyor ki içinde bulunduğumuz "olağanüstü hal" istisna değil, kuraldır. -W. Benjamin
***
Şimdi yeni baştan başlamalıyız; adım adım kendi bedenlerimiz dışında hiçbir kalkana sığınmadan. Keşfetmek, yaratmak ve hayal etmek gerekiyor. Bugün düş kurmak, kendi uyanışını görmek her zamankinden daha fazla gerekli. -Eduardo Galearo
***
Benim bu dünyada bir yerim olmadı
Kuytu gövdemi saymazsak eğer
Gövdem ki varla yok arası
Hem varlığa hem yokluğa değer
Ama yüreğim hiç solmadı

Bir gül koklayım izin verin de -Metin Altınok
***
Uyumsuz bir sıfat 
Birinci tekil şahıs
Ben, çok acıdır
Biz, zaten acıyız
Biz dediğim üç-beş kişi. -Metin Altıok
***
Ben de olsam
Ses etmezdim
Ne gerek var,
Dönüp arkamı uyurdum
Hırkama dokunmasınlar da... -Oblomov Jr.
***
Bir parçalanış bir yitiş
Olabilir mi -zaman geçti mendirekteki korkunç leke duruyor
Acılar dinlendi, yeniden başlamalıyız- -Edip Cansever
***
İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun filminden, hayatından her şeyinden vazgeçmesi demektir. -Andrei Tarkovski
***
Gir gönüle bil andadır benliğin defteridir.
Ol has gevher bil andadır sanma kim ol ummandadır. -Yunus Emre
***
Kapı açıldı. -William Faulkner (Ses ve Öfke)
***
"1936'dan beri daha yüksek ücret için mücadele veriyorum. Benden önce babam da yüksek ücret için mücadele vermişti. Bir televizyonum, bir buzdolabım ve bir VW'ım var. Bana kalırsa bu, başından sonuna kadar bir köpek gibi yaşamaktır." -Bir Fransız İşçisi
***
Durmaksızın insan ilişkileri ve tepkileri üzerine konuşmak ütopiktir; eskimiş ya da gerçekleştirilmeyi bekleyen (insan ilişkilerini) varsayar. Bugün bu ilişkiler insanlık dışıdır, insanlardan çok kobaylara, kişilerden çok şeylere özgüdürler. Ve kötü niyetten değil, kötü bir toplumdan dolayı. Bunu unutmak insan ilişkilerini, onları acımasız kılmış olan toplumsal kökenlerinden kopararak duyarsızlaştırmaya çalışan duyarlık gruplarının ideolojisine teslim olmaktır. Daha fazla duyarlık bugün devrim ya da delilik demektir. Gerisi boş laf. -Russell Jacoby
***
"Yaşam tanrının insanı gördüğünü kanıtlayacak hiçbir ipucunun bulunmadığı çığrından çıkmış bir dünyada, baskılara, acımasızlığa, kıyıcılığa göğüs gererek sürdürülen, insanın doğumuyla ölümü arasındaki kısacık anın, anlamsız bireysel ya da toplumsal ayrıntılarla sonsuza dek sürecekmiş gibi uzatıldığı, -hızla geçip giden bir çocukluk ve gençlik döneminden sonra- olgunluk döneminde bilinçte başlayan ve çok uzun süren bir hesaplaşma sürecidir." -Samuel Beckett

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder