Kim Bu Judith?

Perşembe, Mayıs 12, 2016

Kendine Ait Bir Oda'dan Notlar - 2

http://quotes.lifehack.org/media/quotes/quote-Virginia-Woolf-a-woman-must-have-money-and-a-92466.png adresinden alınmıştır.


Bir roman gerçek hayatla böyle uyuştuğu için değerleri de bir ölçüde gerçek hayatın değerleridir. Ancak belli ki kadınların değerleri karşı cins tarafından konulan değerlerden sıklıkla farklı; doğal olarak böyledir bu. Ne var ki geçerli olan erkeklerin değerleridir. Kabaca söylersek, futbol ve spor "önemlidir"; modaya düşkün olmak, giysiler satın almaksa "önemsiz". Ve kaçınılmaz olarak bu değerler hayattan alınıp kurmacaya taşınırlar. Savaşı konu edindiği için bu önemli bir kitap, diye karar verir eleştirmen. Bu kitapsa önemsiz, çünkü bir salondaki kadınların duygularını konu edinmiş.

Bütün o eleştirilerin karşısında, o tamamı ataerkil toplumun ortasında, ürkmeden bakarak, kitaplarına sıkı sıkı sarılabilmeleri için kimbilir nasıl bir yetenek, nasıl bir tutarlılık gerektirmişti. Bunu sadece Jane Austen ve Emily Bronte başardılar. Onların şapkalarındaki belki de en hafif tüydü bu. Onlar erkek gibi değil, kadın gibi yazdılar.

İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit  var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.

Ne yazık ki yapmamaya karar verdiğim şeyi yapmıştım; düşünmeksizin kendi cinsimi övmeye girişmiştim. "Epeyce yetiştirilmiş" - "son derece çetrefil" - bunlar kesinlikle övgü sözcükleriydi ve insanın kendi cinsini övmesi her zaman kuşku uyandırırdı, çoğunlukla da budalacaydı, hem bu örnekte nasıl haklı gösterebilirdim kendimi? Haritanın başına gidip Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfettiğini ve kendisinin bir kadın olduğunu söyleyemezdim ya; ya da elime bir elma alıp Newton'un yerçekimi yasasını bulduğunu ve bir kadın olduğunu söyleyemezdim; ya da göğe bakıp tepemde uçakların uçtuğunu, uçakları kadınların icat ettiğini de söyleyemezdim. Duvarda kadınların tam boyunu gösteren bir işaret çizgisi yok. İyi bir annenin niteliklerini, ya da bir kız evladın bağlılığını ya da bir kız kardeşin sadakatini ya da bir kahyanın yeteneklerini ölçebileceğimiz, düzgünce milimetrelere ayrılmış uzunluk ölçüleri yok.

Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir, bu güç tuğlaların ve harcın kapasitesini öylesine zorlamıştır ki, artık kalemlere ve fırçalara, iş hayatına ve politikaya yönelmek ihtiyacındadır. Ancak kadınların yaratıcılığı erkeklerinkinden çok farklıdır. Asırlar süren çok katı bir disiplin sonunda kazanılmıştır, yerini de hiçbir şey alamaz, bu yüzden engellenirse ya da ziyan edilirse çok yazık olur, diye düşünürüz. 

Ne olursa olsun deniyordu Mary Carmichael. Onun bu sınav için uzatmasını izlerken ona seslenen, uyaran, öğüt veren piskoposları ve dekanları gördüm, doktorları ve profesörleri, patrikleri ve pedagogları gördüm ve keşke Mary görmese dedim. Bunu yapmamalısın, şunu yapmayacaksın! Çimenlere sadece öğretim üyeleri ve öğrenciler basabilir! Elinde tavsiye mektubu olmayan hanımlar giremez! Hevesli ve zarif kadın romancılar şu taraftan! Yarış alanındaki çitin arkasında bekleşen kalabalıklar gibi bırakmadılar peşini, onun görevi, sağa da sola da bakmadan kendi çitine ulaşmaktı. Lanet etmek için durursan, yolunu kaybedersin dedim ona; gülmek için durursan da. Tereddüt edersen ya da beceremezsen işin biter. Sadece atlayışı düşün, diye yalvardım ona, sanki bütün paramı ona yatırmışım gibi; o da kuş gibi tekrarladı dediklerimi. Ama ilkinin ötesinde bir çit daha vardı, onun da ötesinde bir tane daha. Dayanacak gücü olup olmadığını bilmiyordum, çünkü alkışlar ve çığlıklar sinir bozucuydu. Ama o elinden geleni yaptı. Mary Carmichael'in üstün yetenekli olmadığını, oturma odası olarak da kullandığı yatak odasında ilk romanını yazan, zaman, para ve tembellik gibi arzulanan şeylere yeterince sahip bulunmayan, tanınmamış bir kız olduğunu düşünürsek, yine de fena iş çıkarmamış diye düşündüm.

Kitabı açtım. Gerçekten de hoşuma gitti yeniden bir erkeğin yazdıklarını okumak. Kadınların yazdıklarından sonra ne kadar dolaysız, ne kadar açık sözlü geldi bana. Nasıl da bir düşünce özgürlüğü, kişisel özgürlük ve kendine güven sergiliyordu. İnsan kendini bu iyi beslenmiş, iyi yetiştirilmiş, asla engellenmemiş ya da karşı çıkılmamış, doğumundan başlayarak istediği yöne yayılması için alabildiğine serbest bırakılmış özgür zihin karşısında bedensel olarak sağlıklı hissediyordu.Bütün bunlar takdire değerdi. Ama bir, iki bölüm okuduktan sonra sayfanın üzerine gölge düşer gibi oldu. Dümdüz siyah bir çizgiydi, 'I' harfine benzeyen bir gölge. Arkasındaki manzarayı görebilmek için bir o yana bir bu yana kaçmaya başladım. Ağaç mıydı yoksa yürüyen bir kadın mıydı, emin olamadım. Durmadan 'I' harfine dönüyordum. 'I'dan bıkmaya başladım. Bu 'I' son derece saygın bir 'I' idi; dürüst ve mantıklı; ceviz gibi sert, iyi bir eğitimle, iyi beslenerek yıllardır terbiye edilmişti. Bütün kalbimle saygı ve hayranlık duyuyorum o 'I'ya. Ama en kötüsü, 'I' harfinin gölgesinde kalan her şey pus içindeymiş gibi şeklini yitiriyor. (V. Woolf burada 'I' harfini 'ben' anlamında kullanarak metafor yapıyor.) Bu bir ağaç mı? Yo, bir kadın. Ama... Bedeninde bir tek kemik yok, diye düşündüm, sahilden bana doğru gelen Phoebe'ye bakarken, çünkü adı buydu. Sonra Alan ayağa kalktı, Alan'ın gölgesi hemen Phoebe'yi yok etti. Alan'ın görüşleri vardı çünkü ve Phoebe onun görüşlerinin selinde boğuldu. 

İnsanın zihninde kadınla erkek arasında işbirliği oluşmalıdır ki yaratıcılık tamamlanabilsin. Zıtlıkların evliliği tamamlanmalıdır. Yazarın deneyimlerini bize kusursuz bir bütünlük içinde aktardığı duygusunu edinebilmemiz için zihnin tamamı apaçık serilmelidir önümüze. Hem özgürlük olmalıdır hem de huzur. Ne bir tekerlek gıcırdamalı ne de bir ışık parlamalıdır. Perdeler sımsıkı kapatılmalıdır. Deneyimi tamamlanınca yazar sırtüstü yatmalı ve zihninin, düğününü karanlıkta kutlamasına izin vermelidir, diye düşündüm.

Bütün bu cinsiyeti cinsiyete, niteliği niteliğe vurmak; üstünlük taslamak ve aşağılıkla itham etmek insanın ortaöğretim yıllarında, taraf tuttuğu, bir tarafın ötekini alt etmesinin gerekli olduğu, bir platforma çıkıp okul müdürünün elinden süslü püslü bir kupa almanın büyük önem taşıdığı çağa ait şeylerdir. İnsanlar olgunlaştıkça taraf tutmaktan vazgeçerler, okul müdürlerine ya da süslü kupalara inanmaktan da.

Ölçme işi bir meşgale olarak keyif verse de bütün işler içinde en yararsız olanıdır. Ölçenlerin kararlarına boyun eğmek de çok aşağılık bir tavırdır. Önemli olan yazmak istediğinizi yazmanızdır; çağlar boyunca mı bir kaç saatliğine mi önemi olacağını kimse bilemez. Ama elinde gümüş bir kupa tutan okul müdürüne ya da kolunun altında ölçü çubuğuyla bir profesöre saygıdan dolayı hayalinizin başından bir tel saç, renginden bir ton feda etmek en iğrenç ihanettir. Bununla kıyaslandığında, servetin ve iffetin feda edilmesi -ki bir zamanlar insanın başına gelebilecek en büyük felaket denirdi buna- pire ısırığı kadar kalır.

Meseleyi bundan daha açık kimse ortaya koyamazdı. "Zavallı şair ne günümüzde ne de son iki yüzyıldır en ufak bir fırsat bulamamıştır. İngiltere'de yoksul bir çocuğun, büyük yapıtların doğduğu o entelektüel özgürlüğe kavuşma umudu, Atinalı bir kölenin oğlununkinden biraz daha fazladır." İşte bu. Entelektüel özgürlük maddi şeylere bağlıdır. Şiir de entelektüel özgürlüğe bağlıdır. Kadınlarsa hep yoksul olmuşlardır. Sadece iki yüzyıldır değil, dünya kurulalı beri. Kadınlar Atinalı kölelerin çocukları kadar bile entelektüel özgürlüğe sahip olmadılar. O zaman kadınların şiir yazmak için en ufak bir şansları yoktu. İşte bu yüzden paranın ve kendine ait bir odanın önemini vurguladım.

2 yorum:

  1. Merhabalar,

    Kadın-erkek eşitliği konusunda araştırmalar yapan ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili yazılar kaleme alan biri olarak iyi ki Virginia Woolf ile ve bu kitabıyla tanışmışım diyorum. Çünkü kendisi pek çok kadının aydınlanması, farkındalık edinmesi için başarılı bir yazar. İzninizle, ben de kitaptan en sevdiğim alıntıları derlediğim yazımı sizinle paylaşmak istiyorum: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/virginia-woolf-kendine-ait-bir-oda-romanindan-kulaga-kupe-yapilasi-12-alinti/

    Haklarımızın bilincinde olduğumuz, daha eşit ve adil bir toplumda yaşamak dileğiyle, keyifli okumalar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, yorumunuz için kalpten teşekkür ediyorum. Woolf eline kalem alan her kadının oda arkadaşı, iyi ki var. Yazılarınıza da mutlaka bakacağım. :) sevgiler.

      Sil