Kim Bu Judith?

Pazar, Mart 13, 2016

Do-ga-ni



“Korkunç gerçek, uzun süre gizli kaldı.”

Bir film her şeyi değiştirebilir mi? Çok geç olsa bile, evet.

Güney Kore’nin dizilerden tanıdığımız oyuncusu Gong Yoo askerlik vazifesini yerine getirirken bir kitapla tanışıyor: Do-ga-ni. Anlamı sessizlik. Gerçek bir olayı anlatan bu kitaptan çok etkileniyor Gong Yoo ve askerliği bittikten sonra yazarını buluyor. Bu romanı senaryolaştırıp film yapmak istediğini söylüyor. Yazar Kong Ji Young, yönetmen Hwang Dong Hyuk ile anlaşıyor ve Gong Yoo’nun başrolünde yer aldığı Güney Kore sinema tarihinin belki de en rahatsız edici filmini çekiyorlar. Film rahatsız edici ancak olayın kendisi kadar değil. Bazen gerçekler tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmelidir, bir şeylerin değişebilmesi için.

Mujin’de sağır ve dilsizler okuluna bir profesörün referansıyla resim öğretmeni olarak atanan Kang In Ho (Gong Yoo) yolda küçük bir kaza geçirir. Kendisini okula götürmesi için, tesadüfen tanıştığı Yoo Jin’den (Jung Yu Mi) yardım ister. Yoo Jin, Mujin İnsan Hakları Merkezi’nde çalışan bir kadındır. In Ho okula geldiği ilk gün, buranın kendisini zorlayacağını anlar. İkiz olan okul müdürü ve idare amiri kendisinden okul bağış fonu adı altında yüklü bir miktar para ister. Öğrencileriyle karşılaştığında ise işler daha da tuhaflaşır. Çocukların bazılarının kendisinden korktuğunu farkeder. Bu çocukların yüzleri yara bere içindedir. Geçmişlerine baktığındaysa bunların yetim olduğunu ya da ailelerinin de engelli olduğunu görür. Öğrencilerden Yoo Ri’nin onu kolundan sürükleyip okulun çamaşırhanesine götürmesiyle In Ho şok edici bir gerçekle karşılaşır. Okulun müdiresi öğrencilerden Yeon Doo’nun kafasını çamaşır yıkama makinesinin içine sokup boğmaya çalışmaktadır. Müdirenin “ceza” yöntemi budur. Yeon Doo’yu aldığı gibi hastaneye götüren In Hoo, Yoo Jin’den yardım ister. Hastanede okulda gerçekleşen olayların dayaktan ibaret olmadığı anlaşılır. Yeon Doo, okulda yaşadığı her şeyi tek tek yazar. Yıllardan beri, okulun müdürü, idare amiri, öğretmenler birçok çocuğa cinsel tacizde ve saldırıda bulunmaktadır. In Ho ve Yoo Jin’i şok eden bu gerçek, Yoo Ri ve Min Soo’nun anlattıklarıyla daha da kötü bir hal alır. Bu okul, bir takım canavar ruhlu insanın öksüz ve yetim bu çocukları kullandığı, şiddet uyguladığı ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettikleri bir yerdir. In Ho ve Yoo Jin bunları açığa çıkarmak için büyük bir mücadele başlatır. İşin içine girdiklerinde ise pis kokular yükselmeye başlar. Polisin de bu işin içinde olduğunu öğrenirler. Belediye, eğitim bakanlığı, hiçbiri onları dinlemez. Medyayı harekete geçirirler, yeterli olmaz. Sonuçta toplanan kanıtlarla ve çocukların anlattıklarıyla dava açılır. Bu kez de avukatlar, savcı ve hakim suçlunun yanında yer alır. Çaldıkları tüm kapılar yüzlerine kapanmıştır. Suçlular çok az cezalar alarak bu işten kurtulur. Çocuklar ise toplumun her yerinden gelen yardımsever insanlarla ama sırtlarında adaletin sapladığı bıçakla yaşamaya devam eder. Bir şeyleri değiştirememişlerdir. Ama amaçları bu değildir zaten. Yoo Jin’in dediği gibi;

“Mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmesine izin vermemek için.”

Filmde bir şeyler değişmiyor, adalet yerini bulmuyor. Zaten olan da buydu. Gerçekte de böyle olmuştu. Gwangju In Hwa Okulu’nda müdürün de dahil olduğu 6 öğretmen, 9 sağır ve dilsiz öğrenciye 5 sene boyunca cinsel saldırıda bulunmuş, şiddet uygulamıştı. Okula yeni gelen bir öğretmenin bunu farketmesi ve sivil toplumu harekete geçirmesiyle dava açılmıştı. Tutuklanan 6 kişiden ikisi, zaman aşımıyla serbest kalmıştı. Okul müdürü hapis cezasına çarptırılsa da yine bazı indirimlerle ve tazminatla bu işten sıyrılmıştı. Geriye kalan öğretmenler ise okula tekrar dönmüştü. O yıllarda yürürlükte olan kanunlar cinsel suçlarla ilgili ağır cezaları öngörmüyor, eğer mağdurun ailesi uzlaşırsa şikayet de ortadan kalkıyordu. Yani adalet, gerçekte de yerini bulmamıştı.

2009 yılında Do-ga-ni kitabı çıktıktan sonra halkın buna ilgisi büyüktü. Sivil toplumun ve insan hakları örgütlerinin direnişiyle 2010 yılında bazı kanunlarda değişikliğe gidildi ancak yine de yeterli olmadı. Suçlular hala dışarda, okul hala açıktı. 2011 yılında aynı adlı Do-ga-ni filmi gösterime girdiğindeyse Güney Kore’de yer yerinden oynadı. 4.7 milyon izlenmeye ulaşan film tüm toplumu harekete geçirdi. Savcılık davayı tekrar açtı ve yeni tanıkları dinledi. Okulun mezunları 1964 ve 1975 yıllarında okul müdürünün bir çocuğu dövüp ölüme terkettiğini ve iki kız öğrenciyi de taciz ettiğini söyledi. Filmin yayınlanmasından 2 ay sonra Gwangju In Hwa Okulu kapatıldı. Öğretmenler ve okulun müdürü hapis cezasına çarptırıldı. Yetmezdi. Suçludan yana olan kanunların da değişmesi gerekiyordu. Parlamento, Dogani Tasarısı adı altında kanun değişikliğine gitti. 13 yaşın altındaki çocuklar ve kadınlar için cinsel suçlarda zaman aşımı kaldırıldı. Tasarı aynı zamanda bu suçlar için hapis süresini maksimuma çıkarmayı öngörüyordu. Sonuçta bir film, adaletin –geç de olsa- yerini bulmasını sağladı.

Silenced filminin asıl amacı gerçekleri anlatmak olduğu için sinemasal anlamda çok başarılı değil. Buna karşın, böyle rahatsız edici bir konuyu izleyicinin bam teline basarak anlatması filmin etkileyiciliğini arttırıyor. Sağır ve dilsiz, aynı zamanda şiddet gören, korkmuş çocukları oynayan çocuk oyuncular bu filmin öne çıkan kahramanları. Çocukların yaşadığı acıyı birebir içimizde hissetmemizin yanında, bunların gerçek olduğunu ve hala bir yerlerde bunlara maruz kalan çocuklar olduğunu bilmek filmin tüm kusurlarını örtüyor. Yönetmenin amacı iyi bir film çekmek değil, korkunç bir mevzuyu anlatmak. Bunu da olabildiği kadar gerçekçi bir şekilde yapıyor. KOFRA Film Ödülleri’nde en iyi film seçilen Silenced, daha fazla övgüyü hakediyor. Film olarak değil, toplumda yarattığı etki için. Filmi izledikten sonra bu konudaki algılarınız açılıyor ve çevrenize daha dikkatli bakmaya başlıyorsunuz.

Çocuk şiddeti ve istismarının gündemimizi meşgul ettiği şu günlerde, çocukları korumanın, toplumun, yani bizim elimizde olduğunu gösteren bu filmi izleyip izlememeyi size bırakıyorum. Filmi izlesek de izlemesek de, bu gerçek bilmediğimiz bir yerlerde, tüm acısı ve korkunçluğuyla öylece duruyor.


*Bu yazı, ekrandedektifi.com'daki inceleme yazımdan alınarak kısaltılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder