Kim Bu Judith?

Çarşamba, Mayıs 04, 2016

Star Wars Episode 1-2-3

http://wrathfuldove.org/wp-content/uploads/2015/12/starwars_prequel_posters.jpg adresinden alınmıştır.


Star Wars Episode I – The Phantom Menace – Yıldız Savaşları Bölüm 1 – Gizli Tehlike

Yönetmen: George Lucas

Senaryo: George Lucas

Oyuncular: Liam Neeson, Ewan Mc Gregor, Natalie Portman, Jake Lloyd

Vizyon Tarihi: 1 Ekim 1999

“Galaksi Cumhuriyet kargaşa içindeydi. Uzak yıldız sistemlerinin ticaret yollarının vergilendirilmesi konusunda anlaşmazlığa düşülmüştü. Ölümcül savaş gemilerinin ablukasıyla sorunu çözmeyi uman aç gözlü Ticaret Federasyonu küçük Naboo gezegenine yapılan tüm seferleri durdurmuştu. Cumhuriyet Kongresi, aralıksız, bu endişe verici olaylar zincirini görüşürken, Yüksek Başkan anlaşmazlığı yatıştırmaları için galaksideki özgürlük ve adaletin koruyucuları olan iki Jedi şövalyesini gizlice oraya göndermişti.”

The Phantom Menace için Star Wars hayranları tam 16 sene bekledi. George Lucas ikinci üçlemenin çekileceğini duyurduğunda herkes merakla filmleri beklemeye koyuldu. İlk üç film, yani dördüncü, beşinci ve altıncı bölümler öyle başarılar elde etti ki George Lucas’a olan güven sonsuzdu. Star Wars serisi kendi dönemi için devrim niteliğindeydi. İnsanların hayatına bir anda siyah bir samanyolunda akan metinler, lightsaberlar (ışın kılıçları), pod raceler (uzay aracı yarışları), the Force (güç), Yoda’nın devrik cümleleri, Darth Vader, Galactic Empire, Sith gibi birçok kavram ve olay muhteşem efektler ve John Williams’ın efsanevi müzikleri eşliğinde girmişti. 16 yıl boyunca dillerden düşmeyen hikaye The Phantom Menace ile devam edecekti. “Every saga has a beginning.” (Her efsanenin bir başlangıcı vardır.) sloganına sahip olan film, dört, beş ve altıncı filmlerde izlediğimiz olayların aslında nasıl başladığını, iyi-kötü mücadelesinin neye dayandığını ve en önemlisi kötülerin kötüsü Darth Vader’ın nasıl bu hale geldiğini anlatacaktı. Bu nedenle serinin en önemli filmiydi. Yeni film öyle merakla beklendi ki, ilk trailer yayınlandığında insanlar sadece The Phantom Menace’ın trailerını izlemek için, başka bir filme tam bilet alıp, trailerı izledikten sonra sinema salonundan ayrıldılar. Ancak maalesef The Phantom Menace, beklentileri karşılamadı. Serinin en ağır eleştirilere maruz kalan filmi olarak tarihe geçen The Phantom Menace, Star Wars’ın en zayıf halkası olarak nitelendirildi. Bunun sebeplerine geçmeden önce filmin konusunu hatırlayalım.

Naboo’ya barış ve adaleti sağlamak için gönderilen iki Jedi Qui Gon Jinn (Niam Leeson) ve onun padawanı (çırak) Obi Wan Kenobi (Ewan McGregor) Ticaret Federasyonunun yetkililerini beklerken Karanlık Taraf’ın, yani Sith’lerin Lordu olan Darth Sidious tarafından öldürülmeye çalışılır. Ticaret Federasyonunun iletişimini kestiği Naboo’ya ulaşmak için sürekli kaçmak zorunda kalan iki Jedi, yolda Gunganlı Jar Jar Binks ile karşılaşır. Jar Jar sular altındaki şehrinden kovulmuş oldukça sakar bir yaratıktır. Jar Jar’ın şehrine gittiklerinde Qui Gon şehrin başkanı Boss Nass’ı zihin kontrolü yoluyla ikna eder ve bir araç tahsis etmesini sağlar. Jar Jar’ın da onlara katılmasıyla Naboo’ya yolculuk başlar.

Naboo kraliçesi güzeller güzeli Amidala’yı (Natalie Portman) korumak için geldikleri Naboo’da Amidala’nın Federasyonun elinde olduğunu öğrenirler. Amidala’yı ve yanındakileri kurtararak Coruscant’a gitmek için hazırlanan Jedileri büyük bir sorun bekler. Gemileri büyük hasar almıştır. Astrodroid olan R2-D2 sorunu çözse de gemi onları yalnızca Tatooine’e kadar götürür. Federasyonun çok etkin olmadığı bu küçük şehirde gemiyi onarmak için parçaları bulmaya giden Qui Gon, R2-D2, Jar Jar Binks ve kraliçenin yardımcısı Padme girdikleri bir dükkanda dükkanın sahibi Watto’nun kölesi küçük Anakin Skywalker ile tanışırlar. Anakin onları annesiyle birlikte yaşadıkları evine davet eder. Tatooine’de geçerli olan paraya sahip olmayan Jediler’in takas edecekleri herhangi bir şeyleri de yoktur ve bu küçük şehirde kalırlar. Anakin, Qui Gon Jinn’e, bu Jedi ustasının kendisini kurtardığını gördüğü rüyasını anlatır ve Qui Gon bu çocukta özel bir şeyler olduğunu farkeder. Gemiyi tamir etmek için gereken parayı birkaç gün sonra yapılacak Pod yarışlarında kazanabileceğini söyleyen Anakin yarışta birinci olarak kendisindeki Jedi Gücünü Qui Gon’a göstermiş olur. Qui Gon Anakin’in sahibi Wotto’yla Anakin’in özgürlüğü konusunda anlaşma yapmıştır. Genç Skywalker’a yaptığı kan testi sonunda yalnızca Jedilerde bulunan midichlorianın bu küçük çocukta bol miktarda bulunduğunu görür ve onun “the chosen one” (seçilmiş kişi) olduğunu anlar. Artık yapılacak tek şey Anakin’i Jedi tapınağına götürüp konseye tanıtmak ve onu bir Jedi ustası olması için eğitmektir.

Filmin ağır eleştirilere maruz kalmasının ilk ve doğal nedeni, serinin ilk üçlemesini izleyen 15-16 yaşındaki çocukların The Phantom Menace yayınlandığında artık bir yetişkin olmaları. Bu nedenle aslında ilk üçlemede de yer alan ama göze batmayan bazı Disneyvari efektler ve karakterler artık izleyicide olumsuz bir etki yapıyor. Buna karşın The Phantom Menace gerçekten de birçok özelliği ile çocuk filmi izlenimi uyandırıyor. Bunun en büyük sebebi Jar Jar Binks karakteri. Sakarlığı, esprileri ve davranışları çocukları eğlendirecek ama yetişkinlerin ilgisini çekmeyecek türden. Lucas’ın böyle bir filmle karşımıza çıkmasının sebebi büyük ihtimalle yeni nesil çocukların da filme ısınmasını sağlamak. Burada işin içine ticari kaygılar giriyor. Ancak biz yine de acımasız olmamak adına filmin yalnızca Jar Jar Binks’ten oluşmadığını söyleyelim. Filmdeki en büyük iki görsel şölen, teknolojinin kaynaklarıyla gelinebilecek noktaları bize gösteriyor. Obi Wan Kenobi, Qui Gon ve Darth Maul’un efsane müzik Duel of Fates eşliğinde yaptıkları düello görsel açıdan takdire şayan. Küçük Anakin’in Pod Race’teki başarısı da bizi eski Star Wars filmlerine götürüyor. Master Yoda ise tarihe geçecek replikleriyle bizlere ders vermeyi sürdürüyor. Yine de Star Wars’ın ilk üçlemesinin yerini tutamayan bu film, Star Wars hayranlarından geçer notu alamadı. Serinin en zayıf halkası olan film, buna rağmen, üçlemenin diğer iki filminin merakla beklenmesine de engel olmadı. Star Wars hayranları efsaneye olan güvenini kaybetmedi ve Lucas diğer iki filmle hayranlarının gönlünü almayı başardı.

Star Wars Episode II – Attack of the Clones – Yıldız Savaşları Bölüm 2 – Klonların Saldırısı

Yönetmen: George Lucas

Senaryo: George Lucas, Jonathan Hales

Oyuncular: Ewan McGregor, Nathalie Portman, Hayden Christensen, Ian McDiarmid, Pernilla August, Jack Thompson, Samuel L. Jackson, Christopher Lee

Vizyon Tarihi: 16 Mayıs 2002

“Galaktik Senatoda kargaşa var. Binlerce güneş sistemi niyetlerini açıkladılar: Cumhuriyetten ayrılmak. Bu ayrılıkçı hareket esrarengiz Kont Dooku liderliğinde gelişerek galakside barış ve düzeni sağlamakla görevli olan sayıları kısıtlı Jedi şövalyelerinin işini zorlaştırdı. Eski Naboo kraliçesi Senatör Amidala Galaktik Senatoya dönüyor. Bunalan Jedi’lara yardımcı olacak Cumhuriyet Ordusunun kurulması amacıyla yapılacak kritik oylamaya katılacak.”
Acımasızca eleştirilen ilk filmin ardından Lucas’ın ne ile döneceği merakla bekleniyordu. Geçiş filmi olması nedeniyle önemli bir yeri olan Attack of the Clones, The Phantom Menace’den 10 yıl sonrasını anlatıyordu.

İlk filmde niyetini anladığımız Senatör Palpatine artık Şansölyedir ve Cumhuriyet Senatosu onun hakimiyeti altındadır. Naboo kraliçesi olan Padme Amidala ise senatör olmuştur. Yapılacak bir oylamaya katılmak için yolculuk ettiği sırada gemisi saldırıya uğrar. Senato, Amidalayı korumak için artık Jedi ustası olan Obi Wan Kenobi’yi görevlendirir. Padawanı Anakin Skywalker(Hayden Christensen) ile birlikte Amidalanın evine yerleşirler. Anakin artık 19 yaşında genç ve asi bir delikanlıdır. Çocukluğundan beri aşık olduğu Padme’yi korumak için elinden geleni yapmaya hazırdır. Bu arada Senatöre yapılan saldırıyı kimin düzenlediğini bulmak için Jediler bilgi toplamaya başlamıştır. Obi Wan Kenobi saldırıda kullanılan okların ait olduğu Kamino isimli haritalarda görünmeyen gezegeni bulmak için yollara düşer. Anakin ve Senatör Amidala ise Anakin’in annesi ile ilgili gördüğü kötü rüyalar üzerine Tatooine’e hareket eder.

Obi Wan, Kamino’ya vardığında burada büyük bir hazırlığın olduğunu görür. Eski bir Jedi ustası olan Sifo Dyas tarafından verilen sipariş üzerine burada bir klon ordusu yaratılmaktadır. Bu ordudan Jedi Konseyinin haberi yoktur. Obi Wan, Klonların arkasındaki kişinin Jango Fett isimli biri olduğunu ve Senatöre yapılan saldırıyı da onun düzenlediğini öğrenir. Jango Fett’i, kaçtığı Geonosis gezegeninde bulmak için tekrar yollara düşer.

Bu arada Anakin, Padme’ye duygularını itiraf etmiş ancak ondan olumsuz bir yanıt almıştır. Annesinin ise Tusken akıncıları tarafından kaçırıldığını öğrenir. Onu bulduğunda, annesi ölmek üzeredir. İçindeki Jedi gücünü kaybeden Anakin, bütün Tusken Akıncılarını katleder.

Obi Wan ise Geonosis’te Kont Dooku isimli eski bir Jedi ustası tarafından hapsedilir. Darth Sidious’un yeni maşası olan Dooku Obi Wan’ı kandırmaya çalışır. Bu sırada Obi Wan’a yardım etmek için Anakin ve Padme Geonosis’e gelirler. Ancak onlar da kendilerini yaratıkların arasında bulur. Jediler zor durumdayken Mace Windu yanında Jedilerle onlara yardıma gelir. Ancak Droid ordularının püskürtmesiyle çok sayıda Jedi ölür. Tam da bu sırada Master Yoda yanında Klon orduları ile birlikte arenaya gelir. Ayrılıkçıların Droid orduları ile Cumhuriyetin Klon orduları arasında Klon Savaşları başlar.

Dijital kameralar kullanılarak çekilen ilk Star Wars filmi olan Klonların Saldırısı görsel efektleriyle bize bir şölen sunuyor. Ayrıca bu filmle ilk defa, kukla olarak değil de bilgisayar ortamında tasarlanan Yoda, daha gerçekçi bir imaj yaratıyor. Filmde The Phantom Menace’taki hatalara ya da gereksiz ayrıntılara yer verilmemiş. Lucas izleyicilerin sesine kulak vermiş gibi görünüyor. Jar Jar Binks’i yalnızca bir kaç sahnede görüyor olmamız bunun bir kanıtı. Bu filmde handikap olarak görülen nokta Anakin ve Padme arasındaki romantizm. Bunun filmin tarzına ters düştüğünü ve gereksiz olduğunu düşünenler de var. Ancak biz böyle düşünmüyoruz. Anakin’in kendisini en çok açtığı ve duygularını en çok yansıttığı kişinin Padme olduğunu düşünürsek taşlar yerine oturmuş oluyor. Anakin gibi masum ve saf bir çocuğun nasıl olup da Darth Vader’a dönüştüğünü Padme ile olan ilişkisinde görüyoruz. Padme’ye anlattığı diktatörlük ile ilgili düşünceleri, onu korumak için acımasızca davranması, kontrol edemediği öfkesi ve son olarak annesinin ölümü üzerine aldığı intikam… Bunların hepsine genel bir resim olarak baktığımızda Anakin’in çocukluğundan beri kontrol edemediği öfkesi, asi tavırları ve başına buyruk oluşu onda yerleşmiş olan kötülük tohumlarını bize gösteriyor. İlk filmde Yoda’nın Anakin’i test ederken annesine olan sevgisinin korkuya, korkusunun nefrete, nefretinin de onu yıkıma götüreceğini söylemesi, bu filmde aklımıza gelen ilk şey oluyor.

Her filmde ana karakterler dışında ortaya başka bir kahraman ya da bir villain çıkarıyor Lucas. Bu filmin kötü adamı da Kont Dooku, nam-ı diğer Darth Tyrannus. Filmi çekerken 80 yaşında olan Christopher Lee’ye hayran kalmamak mümkün değil. Yoda ile savaştıkları sahne 2003 MTV Film Ödülleri’nde “En İyi Dövüş Sahnesi” seçildi. Zaten bu filmin diğer kahramanı Master Yoda. Küçük yeşil adam yalnızca bilge sözleriyle değil, muhteşem düellosuyla da en iyi Jedi ustası olduğunu bize kanıtlamış oldu. Yine her filmde olduğu gibi John Williams’ın efsanevi müzikleri eşliğinde Attack of the Clones bize The Phantom Menace’ı unutturan bir geçiş filmi oldu. Filmin ana tema müziği olan Across the Stars Padme ve Anakin sahnelerinde sonunu bildiğimiz bu aşkın notalarını vurdu. Önceki filmlerine bol bol gönderme yapan George Lucas bize bir kez daha hatırlattı: Star Wars koskoca bir evren; herkes, her şey birbirine bağlı ve bitti sandığımız anda hikaye aslında yeni başlıyor.

Star Wars Episode III – Revenge of the Sith – Yıldız Savaşları Bölüm 3 – Sith’in İntikamı

Yönetmen: George Lucas

Senaryo: George Lucas

Oyuncular: Ewan McGregor, Nathalie Portman, Hayden Christensen, Ian McDiarmid, Samuel L. Jackson, Christopher Lee, Anthony Daniels,

Vizyon Tarihi: 19 Mayıs 2005

“Savaş! Cumhuriyet, zalim Sith Lordu Kont Dooku’nun saldırıları altında dağılıyor. Her iki tarafta da kahramanlar var. Kötülük her yerde. Ani bir baskınla zalim droid lider General Grievous, Cumhuriyet’in başkentine girdi ve Galaktik Senato Lideri Şansölye Palpatine’i kaçırdı. Ayrılıkçı Droid Ordusu kuşatılmış şehirden değerli rehinesiyle kaçmak üzere; iki Jedi şövalyesi ise Şansölye’yi kurtarmak üzere ümitsiz bir görevi üstlenmiş durumda.”

İkinci üçlemenin son filmi Revenge of the Sith adından ve afişinden anlaşılacağı üzere, karanlık ve şiddetli. Return of the Jedi’ye atıfta bulunurcasına bu adı seçen Lucas bize filmde ne ile karşılaşacağımızı söylüyor: Anakin’in yok oluşu ve Darth Vader’ın doğuşu. İlk üçlemede izlediğimiz olayların ve karakterlerin geçmişine götüren ikinci üçleme, Darth Vader’ın küçük ve masum Anakin Skywalker olarak karşımıza çıktığı The Phantom Menace ile kötü bir başlangıç yapmıştı. Klonların Saldırısı’yla seyircilerin gönlünü biraz olsun alan Lucas, bizi Sithlerin karanlık dünyasına yolculuğa çıkararak Star Wars efsanesine yakışır bir final yaptı. Final diyoruz, çünkü o zaman Lucas’ın üçüncü bir üçleme çekme fikrinin olduğunu onun dışında kimse bilmiyordu. Revenge of the Sith’le sona gelinmişti. Lucas’ın dediği gibi “parçalar dağılacak ve bağlantılar kurulacaktı.” Nitekim öyle oldu. Revenge of the Sith, serinin güzel bir finali oldu ve izeyicilerin çoğunu tatmin etti. Bütün parçalar tek tek yerine oturdu ve Lucas bütün ayrıntılarıyla bize hikayenin başlangıç noktasını anlattı. Darth Vader’a acıyacağımızı düşünemezdik doğrusu. Sith’in İntikamı, hem şiddet dolu, karanlık ve acımasız hem de duygusal bir film oldu.

Klon Savaşları’ndan 3 yıl sonra ayrılıkçı droid ordusunun komutanı General Griveous, Şansölye Palpatine’i kaçırır. Palpatine’i kurtarması için görevlendirilen Obi Wan Kenobi ve artık bir Jedi şövalyesi olan Anakin, Kont Dooku ile bir düello yaparlar. Obi Wan’ı saf dışı eden Dooku’nun karşısında Anakin vardır. Sith Lordu Darth Sidious olacakları çoktan sezmiş gibi, Dooku’nun yenilmesini bekler. Asıl istediği, içindeki nefret kırıntılarını görebildiği Anakin’dir. Dooku’nun başını kılıçların arasına alan Anakin, Sidious’un “öldür” emriyle ikilemde kalır. Bir Jedi olarak onu öldürmemesi gerekir ama Anakin içindeki kötülüğe kulak vererek Dooku’yu öldürür.

Bir kez gelen bu öfke Anakin’in peşini bırakmaz. Hamile olduğunu öğrendiği karısı Padme’yi rüyalarında doğum esnasında ölürken gören Anakin bunu engellemenin yollarını arar. Olaylara gayet mantıklı bir şekilde bakan Master Yoda, ölümün doğal bir son olduğunu ve bunu engellemeye çalışmanın Anakin’e zarar vereceğeni söylese de Anakin tatmin olmaz. Konseyin ve ustası Obi Wan’ın kendisine güvenmediğinin farkındadır. Bu arada Palpatine’in Karanlık Taraf Sith’in öykülerini anlatmasıyla kafası karışan Anakin, kendisiyle çatışma içine girer. Bu tehlikeli hikayelerinden sonra, Jedi’lere ihanet edebileceğini düşündüğü Palpatine’i cezalandırmak için Mace Windu ile işbirliği yapma kararı alır. Bu Anakin’in son Jedi davranışlarıdır. Mace Windu, Palpatine ile karşı karşıya gelir. Onu öldürmeye karar veren Windu tüm gücünü kullanırken, Anakin yanında ve büyük bir ikilemin içindedir. Bir yandan Palpatine’in cezalandırılması gerektiğini düşünür, öldürülmesini değil. Bu, onun içine ekilen Darth Vader tohumlarının yeşermeye başladığı andır. Çünkü aslında onun ölmesini de cezalandırılmasını da istemez. Diğer yandan da bir Jedi Şövalyesi olarak, Palpatine’in ihanetinin bedelinin ölüm olduğunu düşünür. Anakin şimdi zor bir kararın eşiğindedir: Karanlık Taraf’a mı geçecek, Aydınlık’ta mı kalacak?

Revenge of the Sith ile gerçekten de “uzun bir gece başladı.” Serinin belki de en karanlık filmi olan Revenge of the Sith bir dönüşümün hikayesi. Aynı zamanda tüm zıtlıkların -iyi-kötü, savaş-barış, doğum-ölüm- hikayesi. Anakin, Anakin olarak son nefeslerini verirken, Luke ve Leia ilk nefeslerini alıyor. Darth Vader’ın efsanevi doğuşu, vücudunun neden yanıklar içinde olduğu, Palpatine’in sırrı, Luke ve Leia’nın neden birbirinden ayrıldığı, ilk izlediğimiz üçlemede Jedi’lerin neden güçsüz olduğu, sayılarının neden bu kadar az olduğu gibi bütün soruların cevabını bulduğumuz bir film, Sith’in İntikamı. Aslında ilk filmleri izlerken aklımıza pek gelmeyen sorulardı bunlar. Ama Lucas bize şöyle seslenmişti: Her hikayenin bir başlangıcı var. Lucas bizi hikayenin başına götürdü. Hem de muhteşem görüntüler, düellolar ve diyaloglar eşliğinde. Kabul ediyoruz, Lucas’ın diyalog konusunda yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Ancak Lucas’ın en iyi yaptığı şey, kısa ama bütün bir efsanenin vurucu cümlesi haline gelen diyaloglar:

Darth Sidious: Lord Vader

Darth Vader:Yes, Master (Evet, Usta)

Darth Sidious: Rise. (Yüksel.)

“Eğer yanımda değilsen, o zaman düşmanımsın.” diyerek dostlarını kendisinden bir bir uzaklaştıran Anakin, bizi de düşünmeye sevkediyor. Revenge of the Sith çok fazla felsefik sorgulama içeriyor. Güven, aşk, nefret, sadakat, dostluk, iç çatışmalar, kibir, öfke ve bunların birbiriyle çatışmasının bir insanı nasıl yıkıma götürdüğü…

Sonunu baştan bildiğimiz hikayede önemli olan Lucas’ın bizi o sona nasıl götüreceğiydi. İlk iki filmle bizi korkutsa da Lucas son filmle efsaneye güzel bir veda yaptı. Bluebox kullanarak yapılan çekimler, filmlerin görsel olarak kalitesinin gittikçe artmasına yol açtı. Filmin düello sahneleri yine John Williams’ın muhteşem müzikleri eşliğinde bu kez daha sert ve acımasızdı.

Çocukların da gönlünü yapmak için senaryoya eklediği Jar Jar Binks gibi garip karakterler neyse ki bu filmde yok. 13 yaş sınırının getirildiği ilk film olduğunu belirtelim. Sonu karanlık bir dünyaya bağlanan Anakin’i anlamamız için Lucas olabildiğinde şiddet ve acı eklemiş senaryoya. Olmuş mu? Olmuş. Belki seriyle tanıştığımız ilk Star Wars filmleri olduğu için ilk üçlemenin yerini tutmasa da, The Phantom Menace ve Attack of the Clones filmlerini unutturuyor Lucas. Buna karşın, Lucas bu iki filmdeki hataları yapmamış olsaydı, işte o zaman “epik” bir Star Wars prequelinin altına imzasını atmış olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder